Konut, Venedik Bienali’ndeki çeşitli sergilerde merkezi bir rol üstlenmiştir ki bu da araştırma temelli küratöryel çalışmaların konuya süregelen ilgisini gösteriyor. Örneğin, Letonya Pavyonu 2018’de, ülkenin konut stokunun mimari bir incelemesi aracılığıyla “son 100 yıldaki ideolojik dönüm noktaları ışığında apartman yapılarının toplumu nasıl şekillendirdiğine” baktı. Öte yandan, modern konut tarihine, geçmiş ve güncel sıradışı formel denemelere yönelik küratöryel ilgiye rağmen toplu konutun bugünün tasarımcı mimarları ve eğitimcileri için popüler bir konu olduğu söylenemez. Mimari söylem bir etki alanı olarak toplu konuta yönelik inancını kaybetmiş görünüyor.
Çizmeyi konuşmaya tercih ederim. Çizim hızlıdır ve yalanlar için daha az yer bırakır.
Le-Corbusier
Mevcut konut stokuna yönelik üretilen taktiksel kentleşme çözümlerine de ihtiyatlı yaklaşıyoruz. Türkiye’de mimari tasarımın TOKİ bloklarıyla son dönemde girdiği etkileşimler bu niteliktedir (Örn.: Selva Gürdoğan ve Gregers Tang Thomsen / Superpool’un atelier d’architecture autogeree işbirliğiyle gerçekleştirdiği “KITO” başlıklı 2015 tarihli MoMA sergisi ve Boğaçhan Dündaralp’in 1. İstanbul Tasarım Bienali için 2012
yılında ürettiği “Tokigiller Yaşam Mücadele Rehberi”). Konutu bir süreç olarak radikal biçimde yeniden düşünmenin yerinde olduğuna inanıyoruz. Bu radikal yaklaşımın illa yalnız bir mimar tarafından tasavvur edilmiş retrofütüristik vizyonların hayaleti/büyüsü ile şekillenmesi gerekmez; işe mimarların çeşitli gruplarla etkileşime girmesiyle, konut süreçlerine ve konut sakinlerine dair bilinç oluşturulmasıyla başlamak gerekir. Sergi projemizle, bu anlamda bir diyalog başlatmayı hedefledik.